Sitemizde çevresine karşı duyarlı siz Harbiyelilerin çevre ile ilgili yazılı ve görsel haber niteliği taşıyan yayınlanmasını istedğiniz haberlerinizi, çözüm getirilmesi gerektiğine inandığınız çevre ve toplum sorunlarının yanısıra,varsa çözüm önerilerinizi e-referans@teacher.com adresine yollarsanız üç gün içerisinde sitemizde yayınlayıp sizin sesiniz olacağız.

Harbiye (Daphne)

Antakya-Yayladağı yolu üzerinde 7 km.uzaklıktadır. Seleukos ve Roma dönemlerinde çağlayanlarıyla tanınan dünyaca ünlü bir sayfiye yeri olan Daphne çok sayıda köşkleri, tapınakları, eğlence yerleriyle ünlüydü ve stadyumunda düzenlenen olimpiyatların ihtişamı dillere destandı. Şiddetli depremlerle yok olan şehirden günümüze ayakta kalan gözle görülür bir eser kalmamıştır.Ancak bölgede yapılan kazılardan çıkarılan mozaikler Tunus'takinden sonra dünyanın ikici büyük mozaik müzesi olarak kabul edilen Antakya Arkeoloji müzesinde sergilenmektedir. Harbiye bugün de çok ilgi gören bir mesire ve sayfiye yeridir. Aynı zamanda heykeller, ipek ve turistik eşya üretimi yönüyle de tanınır.


Mitolojide Daphne

Erkek güzelliğinin sembolü olan tanrı "Apollo", birgün THESSALIA ırmağını çevreleyen ormanda gezerken orman ve superisi güzel "Daphne"yi görür ve kalbini ona kaptırır. Ancak ırmak tanrısı Peneus'un kızı Daphne kendini tanrı "Gaia"ya adamış ve bakire kalacağına söz vermiştir. "Daphne" Apolloyu farkedince uzaklaşmaya çalışır. Ancak Apollo tarafından yakalanacağını anlayınca babasından kendisini kurtarması için yardım ister. Kızını reddedemiyen baba onu oracıkta defne ağacı şekline dönüştürür. Yakışıklı tanrı Apollo, kendine defne ağacından bir taç yapar. O günden beridir eski İsparta'da krallar, kahramanlar, şairler, ressamlar ve artistler defne yapraklarından yapılmış taç giyerler

 
DAPHNE (Harbiye) EFSANESİ

Zeus'un oğlu Işık Tanrısı Apollon, ırmak kenarında genç ve güzel bir kız görür. Bu eşsiz güzelin adı Daphne'dir. Apollon'un içinde arzular uyandırır. Onunla konuşmak ister. Fakat Defne, Işık Tanrısı'nın içinden geçenleri anlamıştır. Kaçmaya başlar. O kaçar, Apollon kovalar. Çapkın Tanrı bir taraftan kaçma seni seviyorum diye bağırır. Defne ise Tanrılarla sevişen kadınların başlarına neler geldiğini bildiği için korkuya kapılır ve kaçmaya devam eder. Apollon'a gelince, bu güzel periyi mutlaka yakalamak istemektedir. Aralarındaki mesafe gittikçe kısalır ve bir an gelir ki Defne, Apollon'un sıcak nefesini saçlarının arasında duyar. Artık kurtuluş imkanı kalmadığını anlayan Defne, birden durur ve ayağı ile toprağı kazıyarak şöyle bağırır:

-"Ey toprak ana, beni ört, beni sakla, beni koru".

Bu içten yalvarış üzerine Defne organlarının ağırlaştığını, odunlaştığını hisseder. Olgun göğsünü gri bir kabuk kaplar, kokulu saçları yapraklara dönüşür, kolları dallar halinde uzar, körpe ayakları kök olup toprağın derinliklerine dalar, bir defne ağacı oluverir.

Bu manzara karşısında şaşıran Apollon, Defne'nin ağaç oluşunu hayret ve üzüntü ile seyreder. Sonra da sarılır ve sert kabukları altında halen çarpmakta olan kalbinin sesini duyar ve şöyle seslenir:

-"Defne, bundan sonra sen, Apollon'un kutsal ağacı olacaksın. O solmayan ve dökülmeyen yaprakların, başımın çelengi olacak. Değerli kahramanlar, savaşlarda zafere ulaşanlar, hep senin yapraklarınla alınlarını süsleyecekler. Şarkılarda, şiirlerde adımız yanyana geçecek".
Bu tatlı sözler üzerine Defne, dallarını eğerek Apollon'u saygı ile selamlar.
 İşte bu öykünün geçtiği yer bugünkü Harbiye'dir.
 Apollon teessür ve heyecan içinde o ağacı amblem olarak aldı ve parlak yapraklarından başına bir taç yaptı. İşte o zamandan beri şiir ve silah zaferi Defne dalı ile ödüllendirilir ve Defne'nin gözyaşları bugün hala Harbiye'de şelaleler meydana getiriyor.

Harbiye bugün bir mesire yeri. Gerçekten bir doğa harikası. Yeşillikler içinde akan sular, şelaleler. Ama, gel gör ki, özellikle havaların iyi olduğu hafta sonlarında temizlikten bu kadar uzak bir Cennet parçası olamaz! Mangalını kapan, Harbiye'ye gidiyor. Kesif bir duman her yeri kaplıyor. Ortalıkta tek bir çöp tenekesi bile yok. Bunlar iki sene öncesinin gözlemleriydi, umarım düzelmiştir.


Efsanelere göre bir dağ perisi olan Dafne (yani Türkçesi ile "defne") Eros'un attığı bir ok ile yaralanır. Bunun sonucunda aşık olma yeteneğini yitirir. Ama kader ağlarını örmüştür bir kere. O kimseye aşık olamaz ama Apollon ona aşık olur! Apollon günlerce Dafne'nin peşinden koşar durur. Bu imkansız aşka daha fazla dayanamayan tanrılar, Dafne'yi bir ağaca döndürür. Apollon da gelip bu ağacın bir dalını kırar ve başına taç yapar. İşte taa o zamanlardan beri hatunlar erkeklerin başının tacı olur! Öyle değil mi?

VE YEMEKLER
Antakya'nın özgün yapısı yemeklerine de yansımış. Farklı etnik ve dini yapılar Antakya'ya özgü bir yemek kültürünün oluşmasını sağlamış.


Uygun bir mevsimde Harbiye'de bulunan Hidro tesislerinde yöresel yemekleri tadmak tam anlamı ile bir keyif. Mekan aslında 70-80 yıl önce Fransızlar tarafından yapılmış olup 2004 yılında işletme sahibi sayın Yunus Öztürk tarafından ciddi bir restorasyondan geçirilip modernize edilerek çağın gereklerine uygun bir yapıya dönüştürülmüştür.

Sofraya önce humus, patlıcanlı ve acılı ezmeler ile bol limonlu yeşilliklerin yanında bir daha hiçbir yerde yeme fırsatı bulamayacağınız susamlı pideler geliyor. Daha sonra içli köftenin Harbiye'de yapılan türü olan "oruk" ile lahmacun sunuluyor. Arkasından ızgarada pişirilen tavuk ikram ediliyor. Perdeyi kapatan ise künefe. Hiç tartışmasız söyleyebilirim ki, Türkiye'de en iyi künefe Harbiye'de yapılıyor. O kendine özgü peynirin yanı sıra, saç teli inceliğindeki kadayıfı başka bir yerde bulmak mümkün değil. Mutlaka ve mutlaka tadılması gerekiyor!

Bir küçük not: Tavuk ve künefe tabakları o kadar büyük ki, iki kişi bir porsiyon ile rahat rahat doyar!


Bitirirken...


Antakya'dan 50-80 dolar karşılığı 1-2 günlük Halep gezisi yapmak da mümkün. Kentte bu turları düzenleyen firmalar bulunuyor.


Böylesine zengin bir yerleşim birimini bir-iki sayfa ile anlatmak mümkün değil. Mutlaka ve mutlaka birkaç günlüğüne de olsa yaşamak, sokakları teneffüs etmek, hatta benim gibi geceyarısı "kaybolmak" gerekli !..